Valla zor dostum. 30'u geçmişsem, karşımdaki kişi iyi bir insansa, karakteri düzgünse belki başlanır o ilişkiye de ama hep bi yer eksik kalır diye düşünüyorum bir kez o duyguyu yaşadıktan sonra.

uzun da düşünürüm, gelecek planı da yaparım. zaten uzun soluklu ilişkilerin çoğunda artık aşk kalmıyor bence, yerini dostluğa, alışkanlığa, bağlanmaya bırakıyor. bırakmasa olmaz zaten; aşkın hezeyanları ile stabil bir ilişki sürdürülemiyor maalesef.

öte yandan hayat devam ediyor; bir kere aşık olmuşsunuz ve o ilişki devam etmedi diye bundan sonra içinde aşk bulundurmayan diğer güzel fırsatları kaçırmak kendiznize haksızlık biraz da. tamam, herkes aşık olduğu insanla hayatını sürdürmek ister. ama olmayınca zorlamanın bir anlamı yok gibi.

bir ilişki yürütmek için büyük aşkların gereğine inanmıyorum ben. zira aşık olduğun kişiyle karakter olarak da uyuşup uzun ilşki sürdürmek biraz şans işi.
o uyuşmazlık zamanla aşkı da yıpratıyor.
en iyi ilişkinin zamanla tarafların birbirini sevdiği bi ilişki olduğunu düşünürüm. karşılıklı emek, saygı, sevgi, dostluk barındırır çünkü.

ve evet aşık da oldum önceden.

Gelecek plani yapmak zorunda miyim diye sorarim kendime. Sevgili olarak devam ederim. O da bi statu göstergesi sonuçta.

M.Ö.3000'li

noktasız +1.

tdk: Gelenekleşmiş olan T.C. (Türkiye Cumhuriyeti) ve T. (Türkçe) kısaltmalarının dışında büyük harflerle yapılan kısaltmalarda nokta kullanılmaz.

www.tdk.gov.tr

Renkler karisabilir, kiyafetler cekebilir. 60 cok fazla degil mi ya? Fisi cekmek de makinaya zarar verir, kapatma tusu benzeri bisey yok mu varsa oyle yapin, veya durdurup isiyi dusurebiliyorsaniz oyle yapin derim ben.

eğer gömlekler açık renkli, kotlar koyu lacivert/siyahsa, kotların rengi gömleklere geçebilir.

çamaşırların arasında yünlü yoksa çekme olmaz.

makineyi kapat içine sinmezse. sonra sıkma ayarına getirip içindeki suyu tahliye et, kapağını öyle aç (bizim eski makinede güvenlik kilidi yoktu, çat diye kapağı açınca banyoyu su basmıştı).

tuşlarının üzerinde spiral gibi bir sembol olan sıkma tuşu/ayarı oluyor genelde.

kapatma da başlatmak için bastığınız yer olabilir büyük ihtimalle ya da üzerinde uzaktan kumandaların power tuşu işaretinden olan ayrı bir tuş vardır mutlaka.

markası ne makinenin?

Ben 60 derecede yıkıyorum zaten, içindeki çamaşırın kumaşına göre değişir ama çok hassas kumaşlı çamaşırlar yoksa 60 iyi bence.

bu tarz engellemeler merkezden bir yerden yapılmaz dostum. bilgi işleme gidip konuyu sorabilirsin. onlar engellemiştir çünkü.

o sorun bizde de oluyor bazen. bilgi işlemcilerin kullandığı web filtresi bazı anahtar kelimelere gör çalışıyor bildiğim kadarıyla. bazen sözlükler de bu anahtar sözcüklere takılıp engelleniyorlar otomatik olarak. sizin orada da öyle olmuştur. aranız iyiyse, bilgi işlemdekilere söylersiniz. açıyorlar hemen.

Ben kamu kurumundayım twitter ve sözlük açık bizde.

ben de kamudayım, sözlük, facebook, twitter, youtube açık (en azından bugün çıkmadan öyleydi)

bulunduğum yerde ekşi sözlük'ü bildiklerini sanmıyorum. hoş genel müdürlükte de bilen yoktur ya, bir yerden talimat geldiyse belki...

oo bir bizim yer mahrumiyet yeriymiş.
ekşi de gitti tam oldu :/
bilgi işlemci olduğunu düşündüğüm biri var, konuşmaya çalışırım...

filtre siteleri kategori bazinda engeller. bunun icinde sitelerin meta taglarini ve bazi sayfa bilgilerini kullanir.
bazen websiteleri yanlis kategorilenebiliyor ya da unkategorize (kategori disi) olabiliyor. eger IT kategori disini engelledi ise ya da sosyal paylasim vs. gibi tum kategorileri kapadi ise sozluk acilmayabilir. ust yoneticilerden biri sozlugu engelleyin demis olabilir. IT lie konusup bilgi alabilrisiniz muhtelelen . proxy yapma imkaniniz varsa onu deneyin genelde acik unutuyorlar.

gözlükçüler meşrutiyet'in girişi tarafında toplanmışlardır. hiçbiri giyat açısından uygun değildir.

bir de yine meşrutiyet caddesi'nde İş Bankası karşısında yanılmıyorsam 3 tane optik var.

ankaray'ın kızılay/sakarya çıkışında soysal işhanı vardır.oranın içinde de çok sayıda optikçi var ve fiyatlar uygun olabiliyor, pazarlık yapılabiliyor. bi uğrayın bence.

izmir caddesinde atasun var gayet uygun

evet, rahat bi 60 liranız cebinizde olsun. en son bir ay önce tunus caddesi'nden park caddesi'ne 59 lira yazmıştı. oradan pay biçin işte.

Spordan önce ağır yemek yenmez, öncesinde hafif şeyler ye, sonrasında daha ağır yersin.

Şirkette duş imkanı yoksa sana yakın mesafede oturan iş arkadaşlarına sabır dilerim.

duş kabinleri var :)nasıl olduysa akıl edebilmişler yaptırmayı. olmasa gitmem zaten.

spor oncesi karbonhidrat spor sonrası protein.

yapacağım öyle ağır bi spor değil. bir saatlik öğle tatilinde 15-20 dakika tempolu yürüyüş+25-30 dakika diğer kasları çalıştırıcam (kardiyo sanırım di mi bunun adı). öğle yemeğimi spordan sonraya salladım. ara öğünü öğleden bir saat öncesine çektim, ama ne yemek gerektiği çözememiştim. burdan sonrasını halledebilirim sanırım. teşekkürler :)

Boş mideyle performansın daha yüksek olur. Ara öğün ihtiyacın yok.

Harem öyle dizilerdeki gibi bir yer değil. Harem aile demek, yani padişahın ailesi. Buradaki kızların hepsi padişahla halvet için beklemiyordu. Bir kısmı Enderun'dakilerle, İmparatorluğun elitleriyle falan evlendiriliyor. Ayrıca padişah da pek çok kere kafasına göre halvet olamıyor, padişah analarının çok etkisi var bu konuda. Hem derler ki Kanuni Sultan Süleyman VIII. Henry'e nazaran çok daha mazbut bir yaşam yaşamıştır. Yalnızca bir seks odası değil yani.

yıllardır söylüyorlar. lisede hatta üniversiteler de bile bunu iddia eden hocalar var.

hatta şey vardı karı kız kovalarken sabuna basıp hamamda düşerek ölen vardı.
arkadaş samanyoluna muhalefet olucam diye girmeyin şu hallere.

eksisozluk.com

Hmm soyle bir sey var, sarayin haremlik-selamlik diye ayrilan bolumleri, diplomatik misafirleri agirlamak icin selamlik, padisahin ve ailesinin yasadigi yerler de haremlik olarak geciyor. Bunun haricinde padisahin kariyi-kizi-oglani bir yere doldurup saapmasi gayet gercek bir olaydir.

edit: haremlik-selamlik'i karisik yazmisim, duzeltildi.

harem yan gelip yatma yeri değildi kesinlikle. müthiş bir hiyerarşi ve düzen hakimdi ortama.
buraya kabul edilen kızlar ileri seviyede edebiyat ve gramer eğitimi alırlar, musiki dersi almayanı yoktur her biri en az bir saz çalmayı bilir ya da şarkı söyler, her türlü el işini en iyi şekilde yaparlar, islami bilgiler elbette sıkı şekilde öğretilir vs. buna benzer pekçok eğitimden geçer bu kızlar -ki sadece padişahın odalığı değildirler
zaman zaman padişah tarafından tercih edilmeyenleri valide sultan tarafından saray dışından eşrafın önde gelenleri veya paşalarla evlendirilirler. halk arasında "saraylı" tabir edilen kadınlar bunlardır işte. saray terbiyesi ve görgüsünü saray duvarları dışına taşımanın bir yoludur bu kadınlar.
o kadar ki mesela, hürrem sultan o zamana kadar haremde tırnaklarını uzatan ilk kadınmış. bu da onun sarayda hiçbir iş yapmadığının göstergesiymiş. düşün ne yoğun şartlarda elleriyle çalışıyor bu kadınlar ki tırnaklarını bile uzatamıyorlar.
o yüzden dizilerde ya da oryantalist bakış açılı yabancı yapımlarda gösterilen harem hayatı gerçeği tam olarak yansıtamazlar. sürekli eğitimin, disipilinin hüküm sürdüğü bir kadın topluluğundansa, padişahın dilediğince sevişebileceği kadınlar konsepti daha çok ilgi çekiyor maalesef.

osmanli sevicilerine kalsa bilimin temelleri haremde atilmistir.

egitimli orospular vardi diyebiliriz.

@fortisvita tam tersi olacak o dediğin haremlik-selamlık olayı.

ne kerhane, ne de ilim irfan yuvası, ikisinden de var. Olay şu, harem de genel olarak padişahın tasarrufundaki bütün kadınlar yaşıyor, bunlar arasında annesi de var, karısı da cariyesi de. bunların kendi içinde bir düzeni var. Padişahların hepsi seks bağımlısı değil ama isteyenler karıları dışındaki cariyelerle de birlikte olabiliyorlar. Bu islama da aykırı değil. Stv ye kalsa padişahı tek eşli yapacaklar. Ki adam padişah olduğu için istediği her şeyi yapma gücü de var, zevk ü sefaya dalabilir yani isterse.

tüm seks odaları kültür yuvasıdır.

Padişahlar tek eşli değildi. Cok sayida cariye ile birlikte olabilirdi. Fakat bu demek değil ki harem padişahın cinsel zevkinin tatmini için kurulan bir yerdi. Oncelikle harem padisah ailesinin yaşadığı aşırı disiplinli, kendi içinde yüksek eğitim veren bir kurumdu. Pek çok cariye burada yetistirilir muzik dil bilgisi edebiyat dini konular vb eğitimi alip sonra pasalara yuksek görevli kisilere eş olarak verilirdi. Saray eğitimi alan bu hatunlar gittikleri yerlerde bir nevi saraydaki kültürü ve eğitimi yayarlardi. Ki harem günümüzde en az bilinen konudur zira ne osm ne sarayin dagitildigi 1920lerde haremin içinden tek bir kişi bile harem hakkinda konusmamistir.

Hal bu iken bazi avrupali ve yerli romancılarin yazdığı haremde seks fantezileri haremi sanki padisahin seks bahcesi Olarak zannettiriyor. Bizim yerel osmanliysa tükakacılarda hemen atlayip cahilane bilgilerini etrafa saçıyorlar

harem tam anlamıyla eğitim merkeziydi..

yeteneklerine göre kızlar el işi, müzik, söyleyebiliyorsa şarkı ve pek çok konuda eğitim alıyorlardı.. gösterilen çoğu şey yanlış..

haremde kadınlar ince tüllerle memelerini açıkta bırakan kıyafetlerle gezerlerdi.. çünkü amaç padişahın ilgisini çekip onunla gece geçirip bu seviyeye yükselmek.. yani nerdeyse çıplaklar.. ama bu onların hiçbir eğitim almadıkları anlamına gelmez..

zaten bütün günü nasıl geçirecekler, düzenli desler alırlar..

in pyjamas, ortanyalistlerin günahını alma boşuna, baksana öz be öz bizim milletten olan gerizekalılar neler söylüyor. yabancılar bizden çok daha iyi araştırıyor bu konuları.

"

Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.

İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.


"


www.radikal.com.tr

tescillimarka haklısın. işte self-oriantalism denen şey de bu zaten. adamlar zamanında kendilerine yapıştırılan yaftaya o kadar sıkı tutunmuşlar ve öyle bir kimlik bellemişler ki onu, doğruları söyleyince bu sefer de osmanlı sevici oluyorsun. kendinden olmayan tu kaka anladım da, hiç olmazsa ne olduğuklarına kendileri karar vermiş olsalardı bari.

ilber ortaylı: harem kesinlikle bir et pazarı değildi.

şimdi dağılın :)

www.youtube.com

Bu ülkede cemal kafadar ilber ortayli halil inalcik ismail hamdi danismentli gibi ordinaryüs prof seviyesinde ki adamlarin dedikleriyle siz Türkiyeli kendi tarihinden bihaber oryantalistlerin dedikleri tamamen ters. E o zaman 20li yaşlarındaki adamlarin dedikleri yerine harvard Üniversitesinde prof olan halil inalcikin dediğine inanirim. Gidip biraz sizde bir şeyler okuyun belki işinize yarar

www.eczaonline.com
www.bakimstore.com
www.lokmanaktar.com

www.dermoeczanem.com
www.onlineeczanem.com

her ikisini de denedim ve çok memnun kaldım. genel olarak teslimat 24 saat içinde falan gerçekleşiyor (istanbul-ankara arası). her aşamadan da e-posta aracılığı ile haberdar ediyorlar.
bir de paketin içinde çeşitli tester ürünler ekliyorlar, insan mutlu oluyor.

(bkz: cafe lins)

alkollü mekan,
çay/kahve çeşitleri de çok fazla ve güzel, (ister şarap, ister kuşburnu şayı için. her türlü nezih mekan)
yemekler lezzetli,
ortam samimi ve romantik (özellikle kışın bahçe),
müzik süper,
fiyatlar normal

Televizyonunuzu ya da cephenin aydınlanmasını bilmiyorum, sadece not olarak, zokondor'un önerdiği şekilde, gün içinde tv'niz gün ışığını yansıtabilir, seyir keyfinizi bozabilir. Tekrar düzenlerken bunu da göz önünde bulundurun.

Ekranda sıkıntı yoksa ya da sadece mesaiden sonra tv izleyen birisiyseniz, zokondor'un önerdiği cam önünde yemek masası ve küçük bir oturma & seyir alanı gayet güzel bir fikir.

televizyon açılmıyor bile :) 87 model toshiba 37 ekran 8 kanallı bir şey.

Dekor olarak güzel duruyor hatta :)

ben de zokondor'un dediğini önereceğim, yalnız ikili koltuğu kapı ağzına değil duvar tarafına koyarsan oda daha ferah ve kullanışlı olur bence.

oda gündüz kullanılıyor ise;
yemek masası odanın tek aydınlatma kaynağı olan camın önüne gelirse karaltı yapabilir, koltukta oturana sıkıntı yaratabilir.
tv ünitesi kapı tarafındaki duvara alınabilir.
üçlü koltuk tv ünitesinin yerine geçebilir.
ikili koltuk arkası yemek masasına dönük gelecek şekilde balkonu görür konuma konabilir.
balkon camının kapı olmayan tarafına da iki üç saksı çiçek güzel olur.

www.apartmenttherapy.com

bu şekilde rastgeler, ölçüsüz sekillerle olan çalışmalar yanıltabilir.
kendimden biliyorum, excelde pek bir güzel dizdiğim oda, gerçek hayatta sıkış tıkış olmuştu.

O yüzden oda, koltuk ölçülerini alıp ona göre yapmak daha faydalı olabilir.

Zokondorun dediği gibi yaptım, süpür, sil, yer değiştir derken canım çıktı vallahi.

Viledanın sapı kırıldı, yerleri de elimle sildim. Bel mel kalmadı.

Tam bir ev erkeği oldum. Kadınları şimdi çok daha iyi anlıyorum.

OFF Daha toz alınacak, mutfak temizlenecek, banyoya girişilecek, amannn.

bu arada hepinize teşekkürler.

özgeçmişime bir takım evler için dekoratörlük yaptım maddesini ekliyorum. millet yapmadığını ekliyor nasıl olsa.

artık alaylı bir iç mimarım.

saçlarımı hiç boyamamıştım çok koyu siyahlar. yazın uçlarını maviye boyattım önce açtılar oryalle. hiç zarar vermedi ama farklı kuaförlerin dediğine göre çok sağlıklı olduğundanmış bilemem. akınca yeşile döndü. tekrar boyatmadım kesmedim de neredeyse 6 ay geçti uçları soluk ama çirkin olmayan bi yeşil. öyle sarı falan değil.

önemli olan ten ve göz rengin bence. açık renk bir ten ve renkli gözün yoksa lütfen yapma.

Bu bir heves. BÜyük ihtimal yaptıktan kısa süre sonra da geçecek. bence hiç yaptırma. Saç tebeşiri falan idare et. Sonra saçlarını yıpratır, çok üzülürsün.

Maviye boyadığın zaman tanışalım tüm renklerinle gel bana :) (Jim carrey)

mavi kullanacağınız boya büyük ihtimalle su bazlı olacak (manic panic, jean's color). o yüzden saçlarınızın renginin oryalle açılmasından korkmayın (krem oryaller var, kuaförünüzden bunu kullanmasını isteyebilirsiniz). bu boyaların içinde amonyak olmadığı için zarar vermiyorlar ama yine aynı nedenden dolayı saçta tutunamıyorlar da. yani o akmanın nedeni içlerinde saça zararlı maddeler olmaması :)

akma oluyor ama asla açılan renk (yani sarı) olmuyor o saçlar. boyanan rengin soluk bir tonu kalıyor saçlarda sadece. su bazlı boya olduğu için, saçlarınız aynı canlılıkta mavi kalsın isterseniz birkaç haftada bir yeniyebilirsiniz bu rengi. dediğim gibi saça hiç zarar vermiyor (verseydi benim ince telli saçlarım ölmüş olurdu, dört aydır her hafta saç boyuyorum)

boyanızı kendiniz alın götürün kuaföre, saç açma işleminin kendisi pahalı bir şey değil ama kendi boyalarını kullandıklarında ebesinin nikahını istiyorlar yaptıkları boyama işlemine.

kolay gelsin :)

tamamı olsaydı biraz düşün derdim ama bir kısmını sonradan geri döndürmek daha kolay olur. öncelikle nasıl bir mavi istediğine bağlı
www.j-lou.co.uk
data2.whicdn.com
www.lovethispic.com

şu üç ton birbirinden farklı mesela. çok açık bir tonsa o tona ulaşmak için saçının daha çok açılması gerek. ve daha açık olan renk de yine daha çabuk akar.

bir de o yeşil'den sarı'ya dönme kısmı baya uzun bir süreç yine, öyle 1 hafta falan değil yani. -çok güneşe çıkmadığını ve her gün yıkamadığını varsayıyorum- sarı'ya döndüğünü farkettiğinde tekrar boyarsın. ki in pyjamas'ın dediği gibi öyle platin sarısı falan da değil akmış bir renk oluyor sadece.

maviye boyatin, acilmaya basladigi an kendi renginize boyayin.

Sac tebesirini denemedim ama dandik oldugunu sanmıyorum. Turkiyede yaygin kullanimi yok sadece. Ve aktiktan sonra sariya donmesi allahin hikmetidir. Kes gitsin koku sende uzar

saçlarım siyah mavi için açıp boyadılar
mavi normal saç boyaları gibi seni idare etmiyor bir haftada saçlarını yenilemen gerekiyor uğraşırım dersen yap

ıhlamur var. papatya(biraz acımtrak gerçi) tarçın, nane limon çayı, ayva çayı (yaprak ve çiçekli)

earl grey

kışın yediğiniz portakal,mandalina ve limon kabuklarını kesinlikle atmayın. tersini çevirip beyaz kısımları yok olana kadar kazıyın. kaloriferin üstüne yayın onları 1-2 günde kuruyor. ister çayını yap iç (oldukça lezzetli) istersen yemeklere kat.

şekersiz derken fruktoz falan da mı olmayacak? elma çayları acayip tatlıdır şeker koymadan bile. ama sağlıklı olsun diye şekersiz çay sorarken elma çayı içersen komik olur. sen hoşaf iç.

licorice / meyan koku iceren caylar genel olarak tatlidir. sindirim icin de iyidir.

yasemin çayı
melisa çayı
elma çayı

bu otları da aktardan bulursun. google ile aratınca da faydalarına dair bir fikrin olabilir.

post-ed: bence aktara gidip, oradaki çalışanların da görüşlerini al. kendine tamamen senin damak tadına göre bir karışım da hazırlaman olası.

Vanilya çayı

roobios var, türkçeye roybos olarak geçmş. kendinden tatlı bir çay, şekersiz de olsa içimi çok güzel.

Kuşburnu çayı da bana hep tatlı gelmiştir ama biraz ekşilik de var tabi safi tatlı değil.

elma çayı. şu güne kadar şeker katıp içeni de hep hayretle izlemişimdir.

chadonun çaylarını internet harici nereden alırız?

Yok.

ben çareyi gelen maillerin en altındaki yerlere tıklayarak buldum. mailin en altında ing. ya da türkçe bu bildirimleri almak istemiyorsanız buraya tıklayın gibisinden bir satır yazı oluyor. ona basınca da ayrı bir sayfaya yönlendirilip bildirim listesinden çıkarıldınız iletisi görüyorsun. eskisi gibi tertemiz olmuyor ama %90 temizleniyor.

en eski mail adresim böyle, spamden geçilmiyor. gerçekten çöp olanlardan kurtuluş yok sanırım, onlar zaten spam kutusuna düşüyorlar. ama inbox'a düşenler için maillerin içine tek tek girip bülten aboneliğinden ayrıla ayrıla baya bir adam ettim.

Tek tek engellemen gerek. Ben oyle yapiyorum. Her mail servisinin engelleme hizmeti var.

mail içinde "unsubscribe" ya da "listeden çık" ifadelerini aratıp bu mailleri silecek bir filtre yazabilirsiniz.

Steakhouse diğer ikisine göre pahalıya patlamaz mı? Önemli değil derseniz, ne idüğü belirsiz fast food yerine et iyidir.

kfc en iyisi bence. fiyatı da iyi bana göre.

ama canınız bol bol kızarmış tavuk istiyorsa başka menü tercih edin bence. çünkü bu menüde sade tavuk çok az burger var diye.

kfc / best of menü ye bence. bunların arasından da kfc yine.

en sağlıklı hediye, çiğ köfte bunların dışında:)

ekstra peynirli steakhouse bence.

81 kilo erkek seviyorlar.

Başlığı düzeltemiyorum Zayıf olacak

niye hoşlanmasınlar?

ne araba, ne para, ne de kilo.

bi gızın bi erkekten niçin hoşlanacağını ve ''ne''den hoşlanacağını belirleyen çok başka faktörler var. bazen gendileri bile bilmiyo niye hoşlandıklarını.

Yoo. Oyle bi sey yok. Bence normal. Tam iyi.

Zayif adami begenmeyip sonra bir baskasi icin sismanim diye beni begenmiyor diye aglama sizlanma hakkini kendinde buluyorsa birak zaten begenmesin.

belki kız maxim gorky seviyordur. şansın %47

hoslanir tabii ama yaninda komik dururum diye istemez. yani toplum bu kizlara oyle bir baski yapiyor ki, kiz da ister istemez millet bana gulmesin diye hayatini yasayamiyor. sonuc olarak hoslandigi halde istemiyorum ayagina yatiyorsa komplekslerini kiracak kadar hoslandigi an birlikte olma sansi dogar.

özellikle zayıf erkeklerden hoşlananlar da var,
hoşlandığı erkek çok zayıf olduğu halde bunu görmeyenler de var (tıpkı hoşlandığı adamın göbeğini sevimli bulanlar olduğu gibi)

he, zayıf olduğu için bir erkeği görmezden geliyorsa, kendisi de kilolu olduğu için onu reddeden erkeklerin peşinden ağlamasın zaten.

bi de 1.85'e 74 kilo çok da zayıf sayılmaz. ama bunu biraz kasla desteklerseniz, aynı kiloda da kalsanız çırpı gibi görünmemiş olursunuz.

eger kı erkek 2 bıra ıcıyorsa hoslanırlar.benden soylemesı.

allah allah.. genelde şişman kızlar niye sevilmez diye başlıklar açılır, ilk defa böyle bir şey görüyorum. ha, senin sorunla şişman kız sorusu arasında hiçbir fark yok, gönül bu, çok da dış görünüşe bakmıyor. ha tabi kadınla erkek arasında şöyle bir eşitsizlik var ki: şişman, zayıf, kısa boylu, çok uzun boylu, ayak bileği kalın, göğsü küçük, göğsü çok büyük, belli bir yaşın üzerinde -25 mesela- , zeki, çalışkan, kendi işi olan, karakteri oturmuş olan, erkekten daha fazla maaş alan, daha kültürlü olan, daha konuşmasını bilen...vs vs. bu gider böyle, kadınların bir erkek tarafından seçilme şansı çok az, hadi biz buna %1 falan diyelim. çünkü çoğu erkek, şişme bebek gibi kadın istiyor, bu ilkel dürtülerden midir yoksa medya tarafından dayatılan güzellik anlayışına kanan ilkel beyinlerinden midir, bilmiyorum. yani yukarıda saydığım özelliklere sahip bir erkeğin, muhakkak ki beğeneni çıkar, ama aynı özelliklere sahip kadınlar istenmezler. fiziki olarak: ince bel, aşırı büyük olmayan ama gene de büyük göğüs, hoş bir kalça, ne bileyim artık o anki ruh haline göre esmer, sarışın, kızıl saçlı-mavi gözlü-beyaz tenli vs. vs. , renkli büyük gözlü -tabi asian sever beylerimizi de unutmayalım ya da hispanik takılanları falan- minik burunlu, güzel dudaklı, zihinsel ve karakteristik olarak: mümkün mertebe salak -çünkü aynı anda tek kızla yetinmek, aptallıktır, biliyorsun. zaten doğamız gereği bir erkeğin mümkün mertebe kadını döllemesi gerekir, maksat insan ırkı yok olmasın (!), kendisinden az kültürlü -çünkü bir kızın ağzı açık erkeğini dinlemesi, erkeğin egosunu tavan yapar -başka şeylerini de tabi..- ve gene tabi buradan üremeye geçiyoruz- işte gene dırdır etmeyecek kadar salak ve kabullenici -yani karakteri oturmamış, erkeğinin her dediğini sorgusuz yapan- , erkekten daha az maaş alan, hatta hiç almayan vs. vs. kadın ister erkekler. şimdi sen bu örnek içerisinde değilsindir, buraya cevap yazanlar da belki değildir -belki de öyledirler, kimse adına konuşmayayım- ama senin spesifik olarak bahsettiğin bu kızla ilgili her türlü şansın varken, o kızın öyle bir şansı yok. ha tabi bu sana şöyle gelmesin:"aaah işte bu kız da bana tapar abi yaa!" çok güzel sktiri de çekebilir. önemli olan senin karşındaki kızı fiziksel olarak algılaman değil, öncelikle insan olarak algılaman. ne dediğimi anlamışsındır: ona kilolu, balık etli vs. olarak bakma, önce insan olarak bak, sonra sevgili olarak bak. sevgili olmanız için de sevgi gerekiyor, balık ya da kilo değil.

o yüzden, şu soruları sormayın artık: boy önemli mi, kilo önemli mi? hiçbiri önemli değil. bir insanı sevdikten sonra zaten onun fiziksel kusurları sana batmıyor, ki hepimiz de kusurluyuz zaten. belki victoria's secret melekleri ya da atıyorum, true blood'da oynayan abiler kusurlu değillermiş gibi geliyorlar, ama emin ol onların da var ve aslında bunlar da kusur değil, özellik. senin zayıf olman, onun da kilolu olması gibi bir özelliktir. zaten bu tip özellikler de en fazla öldüğümüzde falan cesetlerimizi tanımlamak için kullanılır, daha fazlası için değil.

sen git kıza ilgini belli et, kısacası (bkz: abi seviyorsan git konuş bence)..

not: kırıcı konuştuysam kusura bakma, sana yönelik konuşmadım, genel geçer konuşuyorum. insanların fiziki özelliklerine takılmayı yozlaşmışlık olarak görüyorum çünkü. ben de güzel bir insan değilim, ama insanları güzel ya da çirkin olarak değerlendirmiyorum, insan olarak değerlendiriyorum. ama güzel de olsam gene aynı şekilde değerlendirirdim, çünkü güzellik insana değer katmıyor, ki zaten tamamen göreceli bir şey bu.

kiloluyum. kendim gibi erkek istemem. kilolu olanda illa öyle bi algı yok yani. ne çok kilolu ne çok zayıf işte normal dediğimiz kilolar ideal. bir howard wolowitz değilsen şansın var her zaman. hem bunlar en son düşünülür sen muhabbete sevgiye yoğunlaş :)

Ne yapacaksın balık etli kızı. Zayıf bulsana :)

yine 18'inde yatması lazım. çünkü maaşlar kurumun muhasebe servisinde 2-3 gün önce hazırlanıp gönderilir bankaya. banka da otomasyonla ödemeyi günü geldiğinde yapar.

Herhangi bir orta ölçekli pastanenin bu tip şeyleri hazırlayabileceğini düşünüyorum. Bir sorun derim.

disarida yaptirirsan cok pahaliya gelir. misal bi makaron begendik'te 2.5 lira al onun yerine 1 liralik paketle hanimeller daha iyi

internetten sipariş verebilirsiniz. verilen siparişler şehir dışına da yollanıyor. özellikle bloggerlar var bu işi yapan.
bunun dışında hamur şekeri ve kalıplarla kendiniz de yapabilirsiniz.

gerçekten şehir dışına gönderim yapıyorlar mı? bilmiyordum bunu. teşekkür ederim :)

kargoyla yollanıyor: www.facebook.com

nostaljik tramvay'ın son durağında antalya müzesi'ne gidin.
oradan çıkınca hemen karşıdaki atatürk parkı içinde biraz yürüyüp the big man'de yemek yiyin bir şeyler için.
migros'un arka tarafında biraz ilerleyince antalya aquarium var. dünyanın beşinci büyük tünel akvaryumu imiş. orayı gezebilirsiniz.
noltaljik tramvayla ışıklar caddesi'ne gidip hadrian kapısı'nı görebilir kaleiçi'ne girip bolca fotoğraf çekip dolaşabilirsiniz.

Karaalioglan parki, dönerciler caddesinde yemek ye, avm ler var, lara da extrablatt var, kaleicinde publar ve cafe ler var, hem bitane club da var.bitane mini müze diye müze var yani ünlü göreseller var mini seklinde

metro grosmarket'lerde var.

küçük arabalarda bardakta mısır satanlara sorabilirsiniz, onlar kiloluk poşetler alırlar. ancak gdo muhabbetleri falan var o mısırlar için, bi araştırın bence.

karanfil'de veya yüksel caddesindeki her şeyi satan dükkanlara,
izmir caddesi'ndaki moda çarşısı'nın alt katında egzotik şeyler satan dükkanlara,
bahçelievler halinin olduğu sokakta karşı kaldırımda hint bir şeyleri (çanta, tütsü, kumaştan yapılma şeyler falan) satan bir dükkan var. ona da bakabilirsiniz.

%100 olmamakla beraber ilk aklıma gelen yerler buralar oldu.

arada mudoya, zara homea ve english homea geliyor. takip etmeniz lazım.

yürüyerek gidebilirsin. saat 5te kapanır.

arkadaşlar şaka mı yapıyorsunuz yürüyerek ya da taksiyle gidebileceğimi ben de biliyorum nasıl gidicem yol tarifi istiyorum. yürüyerek git yazmışlar. çok zekisiniz aq.

otelden çıktığınzda solunuza dönün ve yürümeye başlayın.
akay kavşağına (araçlar için alt geçidin olduğu yer) gelince yine sola dönüp bulvara çıkın.
bulvara geldiğinizde sağa dönüp (köşede başbakanlığın taş binasının olduğu yön yani) dümdüz yürümeye başlayın
sırasıyla belçika konsolusluğu, kök çarşısı (meşrutiyet caddesi girişi) önünden geçeceksiniz.
biraz daha ilerleyince önünüze gelecek yani şube.

aga hiçbir şey yapmadan kuzeye gidiyorsun. tahminimce 1 kilometreden biraz az yürüyünce karşına çıkacak.

in pyjamas'ın tarifine küçük bir düzeltme. otelden çıkınca sağa döneceksin. hastaneden çıkmış gibi düşünürsen de sağa.

243.

71. az aşağıda da söyledim devamlı iletişimde olmadıklarımı eklemiyorum veya iletişimim kopmuşsa siliyorum.

847 imiş.

lise, farklı dersaneler, üniversite 3. sene, arkadaşların çevresi, farklı şehirlerden tanışılanlar(köyden vs) olmuş valla bu kadar.

207. çoğunu hiç tanımıyorum, nerden ekleştiğimiz konusunda bile fikrim yok. akrabaları aileden kişileri falan eklemiyorum.

tam tamına 580

127

167

14
benim resmimle acilmis sahte bir hesabin benden cok arkadasi var.

176 tane de bende varmış.

1027 arkadasim varmis. Cok sosyal bi insanim eyvallah da bu da fazlaymis hakkaten.

bir ileti paylastim + 2

altıyüzonyedi.

çoğunu tanıyorum. hatta neredeyse hepsini. ne kadar samimi olduğumu sorarsan, bir çoğu hayatımda olmasa da olur. ilkokul, orta okul, lise, yurtiçi üni, yurtdışı üniversite, farklı topluluklardan tanıdıklarım falan var. eğer ki samimiyetim yeterli değilse onları ayrı bir arkadaş listesi yapıyor ve paylaştıklarımı görmelerini engelliyorum. iyice vadesi dolmuş olanları siliyorum.

zaman zaman temizlik yapıyorum arkadaşlarım arasında. anasayfamda hiçbirinin paylaşımı görünmediği için listemde olmaları rahatsızlık vermiyor. farklı kültürlere sahip arkadaşların profillerini zaman zaman ziyaret edip başka insanların paylaşımlarını görüp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum.

600 lerden 443 e indim.

To be continued...

500 küsür galiba..

2

en son 4 haneli rakamları bulmuştu. annemin arkadaşları yer bildirimimi görüp aaa biz de oradayız, ne kadar büyümüşsün tarzı şeyler yazmaya başlayınca kapattım. istekleri kabul etmeyince yada silince ayıp oluyordu. şu an çok huzurluyum.

528'den 384'e indirdim az önce.

500

Yukarıdako sayılar gerçek mi?!?

163 arkadaşım var.

112

her zaman ulaşabilecegim insanalar. acil servis :)

203 arkadaşım varmış ne ara o kadar oldu lan. bi ara 120'lerdeydim. ayrıca sen de anormallik falan yok. anormal olan 500+ arkadaşı olanlar. çevresi cidden geniş olanları bir kenara bırakıyorum, o sayının gerçek olma ihtimali binde bir de olsa var. özellikle ergenler (kardeşimden biliyorum) ve ergen kalanlar önüne geleni ekliyor. sırf ortamda benim face'de (face ne amına koduğum?) 1000 arkadaşım var demek için sidik yarıştırıyor bebeler.

771 imiş. tanımadığım kimse de yok içlerinde. hadi toplasan 3-5 kişi belki vardır da farkında değilimdir. ergenlikle alakası yok arkadaş ilkokul, lise için dersane, lise, lisede sınıfta kaldığım için hop yeni bir dönem, üni.ye hazırlanırkenki dersane, üniversite, kulüpler, erasmusta tanışılanlar, aile vs sizinkinin anormal olmadığı gibi 700 falan da anormal değil.

500+, sırf 100'e yakını lisede aynı dönemde okuduğum insanlar. aynı şekilde üniversiteden insanlar, denk gelip tanışılıp iletişim bilgisi olarak eklenenler (networking-event şu bu olaylar için), aile/akraba, farklı sosyal ortamlarda tanışılıp yine networking veya tanışılan ortam ile ilgili iletişim devamı için eklenenler. 10-15 tane de sosyal medyadan ekli insan vardır. (görüşülmüş, denk geldiğinde görüşülebilir, dursun orda zararı yok)

bir nevi telefon defteri olarak kullanıyorum, ayda yılda bir denk geldiğim bir şeyi paylaşırım. tuvaletten çıktım, yok oraya yemeğe gittim, bak evde arkadaşarla cok eğleniyoruz hadi beğensene fotografı melainde kullanmıyorum.
bir de listeler çok işe yarıyor.

840. 40 tanesi olsa da olur olmasa da olur diyelim. kalanı da şahsen hepsini tanırım, yolda görsem selam veririm.
hayvan gibi de facebook kullanırım ve insanları listelere ayırdığında paylaşabileceklerinin hangisine erişebileceğini ayarlamak kolay oluyor.

450 oha. bunu sormasan farketmeyecektim. niye o kadar fazla onu da bilmiyorum. neyse ne ya banane...

yani aslında başka bir şey pişirilmez bence. yumurta makinesi değil de klasik yumurta tenceresi bile evlerde ayrı olur, onunla başka bir yemek hazırlanmaz.

Kızılayda bazaarlara bakabilirsin.

izmir caddesinde erdoğan düğme ve moda çarşısı içinde adını hatırlamadığım bir takıcı, moda çarşısındaki sırf takı malzemeleri üzerine olduğundan daha çeşitli ama yakın zaten ikisine de bak bence.

beypazarı gümüş takılarıyla ünlü sanırım

kankacım ulus suluhan. geçen yine ulustayım..

edit: tikimi versene lan.

ulus'ta suluhan. bir çarşı dolusu malzeme satan dükkan var orada. o yüzden malzeme çeşidi de kalite çeşitliliği de çok fazla.

1) kutuyla olan daha korunaklı leğene göre.
2) dört köşesine taş koyabilirsin.
3) koyman mümkünse daha iyi olur. kediler yumuşak zeminde yatmayı çok severler.
4) mamayı da dışarı koyabilirsin. içeriye sığan kedi sayısı az olacağından mama kavgası olabilir dışarı daha az sıkıntılı. ama kedilerini takip et biraz, bazı kediler mama ve suyun yanyana olmasını istemez. (avcılık içgüdüsü hep, avcılıklarını mıncırdıklarım)

bana kalırsa leğen en doğrusu. karton içeri su alırsa çabuk parçalanır. bir de kedilerin patisi durmaz tırmık falan atarlar kartona, strafora.

ben leğen diyorum.

aslında karton ya da leğen yerine elin yatkınsa şöyle de yapabilirsin, yeni yaptım ben de gayet güzel oldu: civarda böyle yıkıntı evler çöplükleştirilmiş boş arsalar varsa oralarda ya da marngozların artıkları arasında plaka veya çubuk şeklinde tahta parçaları bulabilirsin.

işte onları birbirine çakarak güzel bir şey çıkar ortaya, ardından zeminine de eski havlu battaniye pamuklu şeyler falan koyarsın, dış kısmı da sünger benzeri bişeyle yalıtım. geçen haftasonu yapmıştım gayet güzel oldu bence, eski yatak ve dinlence yerlerini bırakıp hemen oraya yerleşti bizimkiler.

çevrede hiç boş arazi yok, ama marangozhane var. akşam eve giderken oraya sorabilirim. daha da olmazsa koçtaş'tan sunta gibi bir şeyler de alabilirim. hem de daha dayanıklı olur bak, hoşuma gitti bu fikir. elim de yatkın öyle işlere, becerebilirim bence.

benimkisinin üç tarafı çevrili, üstü açık, altında strafor ve straforun üzerinde de eski bi koltuğun içindeki pamuksüngerimsi şeylerin ve eski parçalanmış bir battaniyenin parçaları var, üstünü de kartonla kapatmıştım da sığmıyolar kuyrukları havada yürüdükleri için vb. sebeplerle hemen ertesi güne çatıyı yok ettiler zaten , bence yaparken üstünü kapatacaksan ölçüyü de bu tip şeylere göre ayarlamak daha iyi olur.

heh! evet, merak ettiğim şeylerden biri de bu ölçü meselesiydi. eni boyu ne kadar olsa yeterli olur diye soracaktım. bahçede demirbaş 3 tane kedi var, bazen 4. geliyor. bunların hepsine yetecek salon salamanje bir şey olsun diyorum. kendimden pay biçiyorum ben daracık yerde sıkılırım, onlar da bunalmasınlar :)

www.youtube.com

leğenle yapılan kedi evlerini ben bu sene gördüm, geçtiğimiz yıllarda kedi evlerini yaparken karton kutuları strafor kaplayıp, yağmurla karla bozulmasınlar diye de çöp torbası ile sarıyordum. Kutudan yapılan evler için zamanında şöyle bir şey okumuştum, kapılarını kutunun tam ortasına açmak yerine ya sağa ya da sol kenarına açın, böylece kediler daha fazla kuytu alan yaratabilirsiniz. kolaylar gelsin.

mama almayı unutmuşum, bir de yerden yükseltecek bir şey koymayı. ama temel olarak becerebildim sanırım: i.imgur.com

www.siemens-home.comürünler/küçük-ev-aletleri/içecek-hazırlama-grubu/TW63101.html?source=browse

plastikten uzak dur. plastiğin içinde su kaynatılır mı ya. ama içi tamamen metal olan ısıtıcı bulmak ta zor.

goo.gl
memnunum oldukça.

rezistansı metal, haznesi cam olanları arayabilirsiniz. esse'de satıldığını görmüştüm. yine migros'un kendi markası olan touch me'de de var böyle bir model.

bende fakir'in su ısıtıcısı var. şuna benziyor, içi çelik:

www.akakce.com

2003 yılında almıştım. benimle gezmediği yer kalmadı, hala sapasağlam ve çeliği parlak, ki nemli bezle silmekten başka bir şey yapmıyorum.

Kapatıldı.

yaşandı bitti saygısızca.
tamamen kapatıldığı söyleniyor, amerika'daki şirket avukatları falan basmış.

tamamen? sonsuza kadar?..

şimdilik öyle görünüyor.

hofff :( mutsuz oldum bak şimdi. neyse...

teşekkür ederim.

elektrik yemiş gibi olmadan, sakin sakin uyanmak için yıllardır kullanıyorum: www.youtube.com

placebo- pure morning

www.youtube.com Bombay Bicycle Club- How can you swallow so much sleep (Sözlü kısmından başlıyor.)
Uykuya devam etmek garanti.

Beethoven tempest sonata - 3. Movement allegretto. İnsan güne sakin başlıyor.

içildiği sırada ve sonrasında sürekli olarak havalanması gerekiyor çıkabilmesinin için. bir de pencere açmak tek başına yeterli değil, hava akımı da lazım.
glade gibi oda parfümleri bir dereceye kadar işe yarıyor ama tamamen çıkması için perde vs yıkanması lazım.

ayrıca burundan nefes almak ciğerlerin için daha iyi. burnun, nefes alırken havayı bir nebze tozdan vs arındırıyor. ağzından nefes alman bunların direkt olarak ciğerlerine gitmesine neden olur.

odanin tamamini silmek, temizlemek ve uzun sure havalandirmaktan geciyor cozum. mumkunse perdelerin de yikanmasi gerek, cok cabuk siniyor ve hava akimi perdelerden gecitigi icin o koku hala kaliyor.

bi kaseye biraz sirke koyup odada bekletirsen kokuyu alır diye biliyorum.

belli ki hava kirliliği olan bi mahallede yaşıyorsunuz. bu yüzden akşamları evi havalandırmanız işe yaramaz. mümkünse gündüz erken saatlerde havalandırın evinizi. perdeye halıya koltuğa sinen kokuyu tamamen çıkarmanın tek yolu maalesef yıkamak. perdeleri kısa programda bi yıkayın. çok huylanırsanız halıyı ve koltuğu da bi silin. evi de gündüz mahallede henüz sobalar yanmamışken havalandırın. koku çıkar.

kendiniz için de, o havadan etkilenmemek için brundan nefes almaya devam edin, ağızdan nefes almak o pis kurumlu havanın olduğu gibi ciğerlerinize inmesine neden olur. ama burnunuza da bi atkı, mendil, maske tutun bence. madem burnunuzu bile yakacak kadar yoğun. tedbir almak şart.

o odada fırtına kopsa çıkmaz o koku, sigara kokusunu bilen illaki alır yine kokuyu. perdeler, ortalıktaki kıyafetler, duvarlar... kısaca komple bi temizlik şart.

eğer kalorifer peteğin varsa odada peteğin üzerine şampuan vs gibi kokulu şeyler sür, kaloriferi aç sonuna kadar.

evi havalandırmada sorun yaşıyorsanız en mantıklısı gündüz saatlerinde camı açmak, akşamları ısıtma gereçlerinin dumanı kaplıyor is gibi her yanı.
bir de çok sigara içiliyor bizim evde, gündüz evi havalandırıp sık sık perdeleri yıkayıp, yerdeki parkeleri de viledayla ahşap temizleyicili suyla siliyoruz,arada da koltuk kılıflarını yıkıyoruz, bir de odada 30 dk.da bir pıstlayan glade var, sigara içmeyen misafirlerimiz dahi evin hoş koktuğunu söylüyor. ki evde 2 de kedi ve onların kum kutuları olmasına rağmen.
bir de aklınızda bulunsun bir daha sigara içerken bir mum yakın odada, o dumanı toplarmış öyle diyorlar:)

Herkes antidepresan kullaniyor ama kimse antidepresan kullanmayi bilmiyor ilginc bir sekilde. Antidepresanlar ve aklima gelmisken antibiyotikler, duzenli kullanilir basladiysan eger dur bugun icmeyeyim gibi bir durum olmaz, kafaya gore birakilmaz tedavi sonunda azaltilarak birakilir. alkolle birlikte alinmiyorsa eger ilac degil, alkol birakilir.

ilacınızı bırakmasaydınız keşke. zamanında ben de paxil kullanırken sosyal içiciyim diye doktoruma danıştığımda ilacı her gün düzenli kullanmak gerektiğini, alkol alınmak isteniyorsa hafif alkollü içkilerden bir kadeh içilebileceğini söylemişti. yani 33'lük ligth bira, bir kadeh beyaz şarap vs. rakı, vodka, tekila değil.

bu antidepresanlar karaciğeri yoran ilaçlarmış. o yüzden bir de alkol yük yapsın istemiyorlar.

sadece karaciğer değil merkezi sinir sisteminde etki ettiği için antidepresan ve psikotik ilaçlarla alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. hem sedatif etkisini arttırır hem de maymun eder adamı.

hiç gerek yok...

alkol kullanacağınız günler de ilacınızı alın bir kere, o bugün içki içicem ilacımı almayayım düşüncesi yanlış. genel olarak alkol sizin ruh halinizi etkileyeceğinden çok önerilmez, ilaçlar alkol toleransınızı düşürebilir, ancak en nihayetinde tedavinin işe yaraması için ilaçları düzenli kullanmanız gerekli.
bir de bunu söylediğim için bana kızacaklar olabilir ancak normal dozajında ilaç aldığınız ve normal içtiğiniz miktarda içtiğiniz sürece alkol-antidepresan karışımı sizi öldürmez,zehirlemez,hasta etmez.alkolün kötüye kullanımı nedeniyle sorun yaşayan, halen aşırı alkol kullanan ve ilaç kullanan hastalar bu sizin aldığınız da dahil olmak üzere antidepresanlardan da kullanıyorlar.
sorunuza cevap olarak, paxil kullandığım dönemde, içki içtiğim çok oldu. esas o gün için ilaca ara vermeniz tedavinizi olumsuz etkiler.

havaalanı durağı var cadde üzerinde. birine sorsanız gösterir. oradan bineceksiniz.

edit: evet havaş geçmiyor pardon. ego'nun kendi havaalanı otobüsü geçiyor.

direk kızılaydan otobüs var 442 olması lazım 5lira 25 kuruş. ayrı bir durağı vwr bu qrada.

havaş gecmez kizilay dan.

Atatürk Bulvarı'nda Gama İş Merkezi var, oranın önünde durağı ego otobüsünün durağı.

klasik cevabımı vereyim: kızılay'dan metro'ya binin, ulus durağında inin. 19 mayıs stadyumu'nun b kapısında havaş'ın otobüsleri havaalanına gidiyor. toplam 40-50 dakikada gidiliyor: www.havas.net

kurdeşen olsa içten içten kaşınır sürekli. zona da eğer yanlış bilmiyorsam sinir uçlarını takip eden bir virüs yayılımı vücutta. müthiş ağrı ve sancı yapıyor çıktığı yerde. bu ikisi değil anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla. gerçekten çok kurumuş ve tahriş olmuş belli ki kolunuzun o kısmı. doktor doğru söylemiş söylemesine de, keşke o kaşıntı ve irritasyonu rahatlatacak bir krem/merhem/losyon önerseydi size. ben hiç kullanmadım bu roaccutane ve benzeri ilaçları ama kullanan arkadaşlarım cildi desteklemek için hep nemlendirici takviyelerden yardım aldılar. doktorunuzdan böyle bir şey önermesini isteyebilirsiniz.

ürederm lipo kullanıyorum nemlendirici olarak dr yazmıştı zaten. bunun yanında hametan da yazdı tahriş olan yerlerine sür diye onu mu sürsem acaba?

Exipial Lipo sür oraya gün içinde, bo bol nemlendir.

zona değil, zonanın çok tipik bi görüntüsü oluyo ve genelde sırttan başlıyor ve zonanın cidi ağrısı olur

Arkadasim roaccuane kullanirken onun de ellerinin ustunde cikmisti boyle bir sey. Yavas yavas gecti tedavinin sonuna yaklastikca.

roaccutane kullanmış biri olarak söyleyebilirim ki, bu ilacı kullanırken yaralar hatta çizikler bile eskisi gibi hızlı geçmiyor. o yüzden takip et ama endişe etme. ve kaşıma :)

ben roaccutane kullandım ama böyle bi durumla karşılaşmadım. ben de zonaya benzettim yaşadım ordan biliyorum

bana da oldu bundan. hem kollarımda hemde göbek etrafımda. 2 gün içinde geçti. yediğin bisey dokunmuştur yada karaciğerle ilgili bir problemde olabilir.

abi ne yaparsan yap mangal kokma bence, buluşmaya gitmeden önce bi sağlam duş al bi temizlen iyicene. gerisi gelir zaten.

ama nolur mangal kokma

Sen su an cok sempatiksin , caban takdire sayan.

var olun, mangal derken sucuk et kokmuyorum yav. çayı kahveyi odunda ya da semaverde yapıyorum. her daim ormandan odundan yeni gelmiş gibiyim. ben belki erotiklidir diye düşünmüştüm.

bu buluşma yazın olsaydı kesinlikle diesel fuel for life tavsiye ederdim, ama kış için klasik olacak ama armani black derim parfüm olarak.

kızlayken dominostan mangal pizza söylemen açığını kapatacaktır.
yahu birbiriyle uyumlu roll on deodarant parfüm filan önerin demişsin de hacı sen bugüne kadar hiç mi dışarı çıkmadın,hep mi mangal koktun,hiç mi parfüm kullanmadın?
önce duş alıyosun(yıkanıyorsun yani) sonra koltukaltına deodarant(hoş kokulu fıs fıs)oda fıs fısı değil)sıkıyoruz.gerekiyorsa çüke filan da sık :)
bir de parfüm kullanıyoruz sonra da gidiyoruz.
temiz giyin bir de gözünde bu kadar büyütme.
hadi beline kuvvet

birader cuma günü hamama git ya da evde deli gibi keselen bol bol sabunla. dove'un roll on'ları koltukaltı için gayet yeterli. buluşmadan önce de sabunla yüzünü yıka, kurula, hafif bir tıraş losyonu ya da nemlendirici krem sür. prezervatif takmayı sakın ihmal etme. duyurularını takip edeceğim, iki ay sonra "adeti gecikti :(" vs tarzı şeyler görürsem ip adresinden seni bulup evini basacağım.

kolay gelsin.

dior homme intense.

sucuk kokmayabilirsin ama odun da kokma. üzerine giydiğin her şey yeni yıkanmış olsun. tırnakların ellerin temiz olsun. ayakkabın da temiz olsun. etek traşını falan ol. ilk izlenim önemli. dişlerini de fırçalamış ol, ağzının kokmadığından emin ol. her halükarda bi tane rocco stip bulunsun cebinde. bi tane atarsın hemen nefesini temizler. madem sevişme ihtimali var, kondom da bulunsun mutlaka.

mangal kokusunun kızın üstündeki etkisini ilk buluşmada test etme bence.

yav ben bütün koku hafızasını kaplamak istiyorum, parfüm işine inanmam aslında, sentetik bulurum ama öneriye de açığım, sabun kokan ten tiril tiril gömlek ile yazın gelsem sonuç garantili diyebilirim o derece özgüven var ama işte bu sefer böyle denk geldi, bir yıldır insanlığımı unuttum yav. hem kısa zamanda aşırı etkileyici olmam gerekiyor ki devamı gelsin. muhtemel bir durum diyorum, garanti olsa zaten kıza sorarım direk neyden hoşlandığını. anlayın beni yav :/
gergedan reklamı gibi konuşmak istemiyorum ama iz bırakmak istiyorum, bir dahaki görüşme olursa uzun zaman sonra, ben haftalardır bekliyorum o da aylardır beklesin istiyorum ülen! acımı yansıtmak istiyorum! 600 km uzakta yolda yürürken, kahve içerken aklına düşeyim istiyorum! çok şey mi?

oduncu gömleğinle birlikte üst noktaları odunsu kokular tercih etmelisin.
sakin. kötü kokma yeter.

abi iz bırakmak istiyosan mangalda bol kimyonlu sakatat sonrası güzel bi işkembe çorbası içiyosun. evden çıkmadan önce de bi litre fer gazoz iç ki gaz yabsın iyice.
sonuç garanti.

@namus ninjası hahaha son yazdığına çok güldüm.kolay gelsin kardeş :D

parfüm işinden bilemem, kişiye/tenine/mevsime/zevklere özeldir çünkü. ama temel bakım olarak, parfüm de kullanmayacaksan, gir bi gratis veya watsons'a dove men care serisinden hoşuna giden kokuda stick/roll-on deodorant, duş jeli veya sabunu al ve çık. kullanmayı da ihmal etme tabi :)

odun kokusu olmaz. bir iki gün semaverinden uzak dur artık.

hamam lazım. evde keselenme kurtarmaz.
hamam yap, deri değiştir. hem biraz sakin ol, kız abazanlığını fark edecek bu gidişle. salgıladığın hormonun kokusu buraya kadar geldi amk asjhgfakdsgds :D

deotak al. kokusuz bir ürün ve terleme kokusunu önlüyor. kıyafetlerin yeni yıkanmış bir kere bile giyilmemiş olsun. bir de paraya kıyıp iyi bir parfüm alabilirsin belki. eğer alırsan benim önerim bvlgari aqva. duş alırken de ya erkeklere özel duş jeli varsa ondan ya da sabuna devam. diğer türlü kadın gibi kokuyosunuz.

bu arada demeyi unuttum. çoğu insan ağzının koktuğunu anlamaz. bunun temizlemekle diş fırçalamakla alakası yok. annene falan birisine sor ağzım kokuyo mu diye ona göre önlemini alırsın. atlama bu detayı. bir de ben traş losyonu kadar itici bir şey görmedin. traş olucaksan allah aşkına geceden ol. bu kokuyu seven kız da tanımıyorum. reklamlar hep yalan.

bence de iz bırakacak parfüm konusunu bir kenara bırakın, nivea nın ya axe ın kofreleri oluyor, girin bir watsonsa deodorant-rollon-parfüm-duş jeli-after shave lerden (bir kofrede 3-4 tanesi aynı anda olur, diğerlerini aynı seriden ayrıca alırsınız) alın. bir de ben erkeklerde temiz, hani basit hafif bir erkek kokusu tercih ediyorum(nivea man serisi gibi) öyle sıcak baharatlı sandal ağaçlı falan kokular, kızın da burnu hassassa, bir de üzerinize boca ederseniz ters tepebilir.
o bahsettiğiniz mangal odun kokusu değil, is kokusudur muhtemelen.o da iyi bir şey değil. yıkanın kıyafetleriniz de temiz olsun, giyeceğiniz monta cekete o is kokusu sizden sinmiş olabilir, bir kurutemizlemeye verin de o koku araya karışmasın.

@cilekli krep

tıraş losyonuna bayılan çok kız tanıyorum. (ben kullanmıyorum losyon. yanlış anlaşılma olmasın. ama genelde denk geldiklerim hep bayılıyordu.)

cevaplar sonlara doğru, kadınların erkeklere dair beğenilerinin tutarsızlığıyla ilgili. birbirlerini muhatap kılmadan didişmişler yani. kulak asmayın.

heyecanıma katkıda bulunan arkadaşlar, bilgilendirme ve teşekkür için yazıyorum.
geçen hafta sonu var gibi görünen olasılık, bu hafta sonu tamamen sıfıra indi.
ben epey 'hızlı gitmişim', çok fazla 'kurgulamışım'. işin rengi 'öyle değilmiş' vs.
tanışmadan hemen sonra, ilk yazışmalar esnasında açık seçik 3-4 sevişme imalı cümle var, okuyorum, yanlış anlamıyorum hayır. tanışmayı da başta ben istemedim. yani teknik olarak tahrik edilen taraf benim.
neyse, olmadı karşim. tuhaf bir ego tatmininin nesnesi oldum sanırım. tavsiyeler için teşekkürler, bunlar boşa gitmez, illa ki değerlendiririm, o konuda müsterih olun :)

geçmiş olsun o zaman:) elizabethe devam :))))

aynı sorunu ben de yaşıyordum (yağlanmayan bölgeler kışın aşırı kuruyor) çözümü la roche posay'de buldum. la roche posay hydreane riche kurulukları oldukça azalttı, hatta kalmadı bile diyebilirim. bunun yanında sivilcelenme veya gözeneklerde büyüme yaratmadı. sadece nem veriyor. cildim çok kuru olduğu için, nem eksiğimi kapatmak amacıyla haftada bir iki gece de bioderma hydrabio mask kullanıyorum. ikisi bir arada bayağı işe yaradı bende. rahatlıkla tavsiye edebilirim.

bir de bol su içmeye özen gösterin. kışın çok ihmal ediyoruz bunu.

www.thebodyshop.co.uk

bu ürünü tavsiye edebilirim üstelik 30 faktör koruması var.49 tl.

benzeri sorunu ben de yaşıyorum bu yüzden piyasadaki birçok ürünü denedim bana en iyi gelen biotherm aquasource oldu yapısının jel şeklinde olması bizim gibi ciltler için avantaj.

eminim güneş kreminde de aynı problemi yaşıyorsundur. yine birçok güneş kremi denedim ve cildime en iyi gelen lancaster'inki oldu.

Excipial lipo

Yagli gelirse excipial hidro

Cokzel

shiseido scincare. bellamola'dan ya da boyner indiriminden fiyat bakın.

Ben loreal paris'in yuz temizleme jeli ve nemlendiricisini birlikte almistim ve cok cok memnunum. 1.5 aydir falan kullaniyorum. Fiyati da cok uygun 23 liraya mi ne almistim ikisini, tavsiye ederim

excipial yüzünü yağ içinde bırakır bence

www.neutrogena.com.tr çok iyi bu

kızılay'dan metro'ya binip ulus durağında inin. 19 mayıs stadyumu b kapısından havaş otobüslerine binin. kızılay, stadyum, esenboğa arası toplam 45-50 dakika falan sürer.

şurada da aşti ve ulus'tan havaş'ın kalkış saatleri var: www.havas.com.tr

kızılay'da egonun havalanı otobüs durağında biraz bekleyin. şanlı isen 5 dk içinde bir taksi gelir 10tl'ye 3-4 yolcu alıp havaalanına gider.

442 numaralı güvenparkın karşısındaki duraktan 5,25tlye gidersiniz 15 dakikada bir gelir ve 40 dakikada orada olursun.

sık sık kullanıyorum. kızılayda havalimanı otobüsünün durağı var. 5 lira 25 kuruşa gidiyor. ama 2 saat olmasa da 45 dakika 1 saat sürüyor.

amele birliği'nin misafirhanesi. iki üç kişilik odalarda başkalarıyla beraber kalıyorsun, hostel mantığı. ama güvenilir ve temizdir. telefonu da: 0312 426 4714
yeri hoşdere'de. kızılay güvenpark'tan hoşdere dolmuşuna binip önünde inebilirsiniz.
bu da google maps: maps.google.com

anadolu üniversitesi misafirhanesi.
kızılay'ın tam ortasında, güvenparkın arkasında izmir caddesinde.

ızılay’da 5 katlı olan binada 16 oda ve 21 yatak bulunmakta,oda+kahvaltı sistemi ile hizmet verilmektedir. Bütün odalarda TV,minibar,sıcaksu ve klima mevcuttur.
Adres: İzmir 2. Cad. No 53, Kızılay/ANKARA
Ankara İrtibat Bürosu Tel: (0 312) 417 37 23

goo.gl

amele birliğini aradım ama doluymuşlar.sgk kavaklıdere misafirhanesi nasıldır peki?bir de onu deniycem.

anadolu üniversitesini de sorayım.teşekkürler yardımlarınız için.

anadolu üniversitesininkisinde sadece öğretim görevlileri kalıyormuş.sgk'nınki de tadilattaymış.başka bir yer önerebilecek biri varsa gerçekten önerilerinize çok ihtiyacım var.

kızılay'da kalabileceğim öğretmenevi gibi bir şey de mi yok arkadaşlar?yardımınıza ihtiyacım var.

referans veremiycem ama hostel varmis bir tane kızılayda:
www.hostelworld.com

bahcelide tapu kadostronun misafirhanesi var, oldukca nezihdir oraya referans verebilirim. bahceliden kizilaya metroyla gecebilirsin.

Kitap demişsiniz lakin sözlüğe baktınız mı? Zamanında ben de sözlükten yardım almıştım ama illa kitap derseniz;
Prof. Dr. Ayferi göze'nin

Liberal Marxiste Faşist Nasyonal Sosyalist ve Sosyal Devlet

Adlı kitabını okuyun harikuladedir.

evet gerek sözlük gerek internet olsun yararlanıyorum ama şöyle bu işin uzmanlarından bir kitap okumak daha yararlı olacaktır diye düşündüm.

andrew heywood-siyasal ideolojiler

aradığınız kitap bu bence. hem kronolojik gelişimlerini, hem de ne anlama geldiklerini oldukça sade bir dille anlatır. siyaset bilimi okurken temel kitaplardan biridir.

hepsini farklı kişiler farklı şekillerde tanımlamış, ayrıca anarşi ile anarşizm/anarşist teori, komünal, sosyal yaşam ile komünist/sosyalist teoriler birbirinden farklıdır. Örn. Anarşinin temel ilkelerinden ya da isminden yola çıkarak (an+archia:erksizlik, erke karşıtlık) kendi teorinizi oluşturabilir ya da yeniden tanımlayabilirsiniz.
Bu anlamda hepsini kendi teorisyenlerinden okumalı bence. Anarşizmden başlayacaksanız colin ward-anarşizm iyi bir kitap bu konuda. P. Kropotkin, bakunin, proudhon, emma goldman, john zerzan, max stirner isimlerini okuyarak da devam edebilirsiniz.

yukarıdakilere ek olarak harold barclay - efendisiz halklar. hegel, engels, spinoza, hobbes, gilles deleuze, etienne balibar, immanuel wallerstein isimlerine de bak derim şahsen. Hepsini okumaya belki ömür yetmez ama haklarındaki eleştirileri veya kendileri ilgili makaleleri okumak vakit kazandırabilir.

makyaj çıkartıcı değil tonik değilmi zaten o?

arada temizlemek için kullanıyorum ben

bilmiyorum işte. ben de tonik olarak almayı düşünüyordum ama sözlükteki başlığında hep göz makyajı temizlemekten bahsedilmiş. kafam karıştı o yüzden.

makyaj çıkarıcı, temizleyici aynı zamanda. kıvamı su gibi olduğu için makyaj öncesi yüzünüzü silmek için kullanabilirsiniz. tonik değil ama.

eczacı bana özellikle arındırıcı makyaj sonrası temizleyicisi olarak sattı ya :( hatta kızarıklık gidericiymiş

bebek giysileri olabilir. tulum, gulduruklu t-sortler, onlukler, pabuclar vb.
bir de misal benim yasadigim yerde bebek bezi pahali, bebek bezlerinden hediye paketi yapip goturmek de yaygin.

altın tabii ki. hem etrafındaki tüm teyzeler kıyafet getirir hem de ilk bebeğiyse kendisi bi dolu almıştır zaten.

minnoşa kıyafet almayın. zaten her kıyafeti bebişken sadece bir kere giyebiliyorlar hem hemen büyüdükleri için hem de herkes kıyafet alıyor ki anne de çok almıştır. kıyafeti kesinlikle önermiyorum en rahatı altın

reşat altını alıcan.yastığına iliştiricen.

anneye güzel bir hediye al sen.

ilk kez anne oluyorsa bebeği emzirirken, altını temizlerken, üstünü giydirirken fala acemiliği çok olacaktır. en basitiden uykusuzluk yüzünden organize olamayacak yıkadığı kıyafetleri bile ütülüyemeyecektir. yani bebek kıyafeti bu nedenlerle ilk başta çok büyük ihtiyaç. o yüzden "yeni doğan" bedelerinde tulumlar, bodyler, pijama takımları çok işine yarar. bunların cicili bicili olanları var piyasada. bi dolşasanız mutlaka görürsünüz.

kış bebeği olacakmış. yine "yeni doğan" veya "0-3 ay" bedenlerinde dış giyimlik astronot gibi gösteren tulumlardan, polardan yapılma yumuşacık bere-eldiven setlerinden alabilirsiniz.

çulu çaputu boşver. kesene göre bi altın al. gramlık olur, çeyreklik olur vs.

images.hepsiburada.net
her türlü mama,çorba vs için anneler cok kullanıyormuş.

bence giysi alma, gerçekten hiç kullanılamadan bebiş büyüyüveriyor. altının dışında annenin işini kolaylaştıracak, kullanabileceği şeylerden al. termometre olur, emzirme yastıkları filan olur o tarz bir şey al bence.

more than blue

up izleyin. flipped izleyin. adam var o da güzel film.

(bkz: the notebook)

:)

ps: i love you

my sassy girl. kore yapımı/orijinal olan olacak ama (holywood'a bulaşmayın)

romantik komedi.

boşverin "the fall" izleyin. bu filmi beğenmeyen sevgiliyle ciddi düşünme zaten.
www.imdb.com

My Blueberry Nights
www.imdb.com

mudo

tommy ya da gap'te buna benzer görmüştüm ama kumaşını hatırlamıyorum yumuşaktı

mudo veya jack&jones

colin's.

dockers

Daha dün aldım colin's ten.

loft'da var ben yeni aldım.

Mavi

bütün markaları saydınız tik attım ama, ben de dolaşıyorum dediklerinizin çoğunu ama hani demek istediğim kareli gömlek var kareli gömlek var.

genelde kumaşları böyle nasıl derler yünlü gibi olmuyor ve renkleri böyle değil.

jachs diye bir markadan almıştım tee zamanında daha da bulamıyorum.

oduncu gömlek işte bu hemen hemen bütün markaların bu tarz gömlekleri vardır. bu isimle sorun.

tarif ettiginiz kumasin adi flanel

Gugilda flanel gomlek diye arattim, biseyler cikti. Siz de deneyin.

6360 sayılı kanun www.resmigazete.gov.tr

scotch bright'ın sil süpür diye bir şeysi var. gri uzun saplı yeşil bir şey. kendi yedek kullan at bezleri de satılıyor. her biri bir temizlik için yeterli oluyor.

kuru silme yapıyorsunuz bununla. o yedek bezlerden birini bu saplı zımbırtıya geçirip parke laminat fayans ne varsa siliyorsunuz. sürtünmeden dolayı statik elektrikle her türlü saçı tozu topluyor o bez. işiniz bitince de çöpe atıyorsunuz. pratik.

www.hepsiburada.com

esenler dediğinize göre istanbul değil mi? ankara'dda da aynı semtte aynı adda bir okul var da

Evet istanbul demek ki denk gelmiş.

demek ki... pas diyorum o zaman ben. kolay gelsin :)

caddesi filan yazmıyor mu açık adresi ne?

Şirinevler de in yayla dolmuşlarına bin 1sokak arkada indirirler seni ana caddede 2dk da yürüyerek gidersin

ha eski bahçelievler lisesiymiş bu, metronun hemen dibinde sayılır.
www.yoltarifi.com

Çok teşekkur ettim bulamadım kaç saattir.

bulduğun bir elektronikçi dükkanına gidip bu istediğini söyle. 50 kuruş, 1 liraya falan temin edebilirsin.

elektronikçi veya müzik enstrümanı satan yerlere sor. olmamasına imkan yok.

edit: hepsiburada'da bunu bulabildim sadece.

www.hepsiburada.com

aradığınız şu mu hocam? www.tchibo.com.tr

cennetten kovulan

bana şunu söylemişlerdi ama? www.facebook.com

cennetten kovulan - ekşi tattoo

taksim'e taşındı ama kendisi.

kendisi hakkında önceden tartışılan şeyler de oldu bu arada. arama kısmından "ekşi tattoo" olarak aratın.

ton balığı.

hergün sandvic de bıktırır. kaşar morul salam klasiktir ve güzeldir.

amerikan salatası veya tonbalığını da düşünebilirsiniz.

Şu amerikanlarım popüler peanutbutter-jelly'si de güzel oluyor. Epey de besleyici ve yapması kolay.

tavuk fileto yağsız, ekmek arası, yanında salça ya da domates..

Evet salam sosis biraz sağlıksız olur. Şöyle söyleyeyim, bizim ailenin baba tarafı nesillerdir et işiyle uğraşıyor. Babam hayvanın her yerini her şekilde yer ama salama sosise hiç bulaşmaz.

Salam yine belki bir yere kadar gider, ama özellikle sosisler hayvanın yenebilecek her yerini çıkardıktan sonra kalan deri kemik vs kısımları öğütüp ilaca basarak yapılıyor. Özellikle bu tip et ürünlerinin Türkiye'deki standartları pek iyi değil. Bence yemeyin.

Ton balığı, somon, yeşillik, roka, avokado, tavuk, haşlanmış yumurta, ıspanak yaprakları, mayonez, zeytin, hıyar, kara lahana, mantar, biber, brokoli, pancar, limon, maydonoz... Sandviçe koyacak malzeme çok.

unonun tam tahıllı bir sandviç ekmeği var, kepek gibi görünüyor esmer ama tadı beyaz ekmek gibi çok güzel. üzerinde susam falan tarzı şeyler serpili.
çok tahıllıymış adı premium diyo

ton balığı ağır kokar. illa koyacaksanız lightlarından koyun daha az kokar.

dilimlenmiş hindi füme satılıyor pınar'ın namet'in falan. onları deneyebilirsiniz. hem salam, sosis gibi ağır olmuyor hem de soğuk tükegtildiğinde tadı kötü değil.

markasını, yünün cinsini bilemem de, örülen atkı boynunuzu dalamasın, kaşındırmasın istiyorsanız, (burada veya yüncüde) tavsiye edilen yünleri almadan önce gıdınıza bi sürüp dokundurun top halindeyken. sizi rahatsız etmeyenini alın.

kasmir var, cok pahali olur dersen kasmir iceren baska karisimlarda olabilir. Daha da fantezi olsun dersen merino yunu yada virgin yunu de kullanilabilir. Hatta super 150 kategorisinde bir yun bulabilirsen harika bir atki olur. Fakat arkadasin bunlari duzgun bir sekilde orebilir mi bilmiyorum.

o bulyonlarla asla düşlediğin iyileşme sağlayacak çorba olmaz. sun'i onlar sakın yapma.

www.annecocuk.com

dikkat..

Hic kullanmazsan daha cabuk iyilesirsin
Kqtki maddesi dolu onlar

piece of fucking bullshit dediğimiz tarzda şeyler onlar,uzak dur. tavuk suyu yapmak kadar kolay birşey yok aslında. tek yapman gereken 2 but,2 kanat almak ve bunları suda patates,soğan ve havuçla kaynatmak.

tavuk bulyonların nasıl olduğunu söylemişler zaten. ben size tavuk kokusundan kurtulmanın yolunu söyleyim: çorbalık tavuk suyu çıkarırken en basit haliyle, üzerinde derisi olan bir parça tavuk alıp suyun içinde haşlamanız gerekir (tavuk piştiğinde ortaya çıkan yağlı suyla çorba yapılır). işte bu haşlamada kullanacağınız tavuğun üzerine önceden kentiğiniz limonu sürerek ovarsanız pişerken tavuğun kokusunun daha az olmasını sağlarsınız. bunu yapamıyorsanız haşlama suyuna birkaç damla limon sıkmak da yeterli olabilir.

en azından tavuğun suyunu kendiniz çıkarmış olursunuz. bulyon sadece tat verir, üstelik katkı maddesi doludur içi.